Burcu Karakaş, Evrim Alataş’ı anlatıyor. Çocukluğunu, çocukluğunun geçtiği ve kendisinin bir “vaha” olarak tanımladığı köyünü, gazeteciliğe olan tutkusunu, üretme ve yaratmaya olan açlığını, hayatın en kıyıcı yönlerine bile mizahla yaklaşabilme cesaretini, kurduğu ilişkileri, kısacık hayatında dokunduğu onca insanı… Hayatına mücadele içinde başlamış, bu mücadeleyi hem toplumsal hem kişisel alanda sürdürmüş, zorluklara, haksızlıklara karşı direncini yitirmemiş, bir “ses” olmaya çalışmış, bunu da layıkıyla yerine getirmiş, tanıdığı herkesin yüreğine dokunmayı başarmış bir isim Evrim Alataş.
Ne Olmuş Güldüysek’te Karakaş, Evrim Alataş’ın kendine has üslubunu, yaşama hevesini ve mücadelesini en yalın haliyle
anlatıyor, onun sesini aktarıyor. “Evrim Alataş kimsenin adına konuşmadı. Hakkında da konuşmadı. Sesi sahibine iade etti. O sese tercüman oldu. Duyulsun diye. Tek soru şu: Duyuyor musunuz?”