Doç. Benal Dikmen, bu kitapta Batı’nın sanat tarihini genelde natürmort resim türü, özelde ise yiyecek ve içecek konusuyla ilgili olarak kronolojik olarak ortaya koymuş, İlk Çağ’dan günümüze natürmort türünde değişen tarzları, akımları izleyerek konunun görsel tarihinin izini sürmüşse de, asıl amaç, bu noktaları zihin-beden; erkek-kadın, ayrımları gibi modern çağın ikilikleri bağlamında, ikincilere vurgu yapan ve bunlarla ilgili dönüşümlere işaret eden tipik örnekler üzerinden ilerlemek olmuştur. Ve imgelerin görünümlerinin ötesine geçerek sınıf, toplumsal cinsiyet, ırk farklılıkları, iktidar, siyasi alegori söylemleri okumaya çalışmak da amaçlar arasındadır.
Natürmort resmin ilk örneklerinden başlayarak yiyeceklere yönelik neredeyse kesintisiz bir ilgi görülmektedir. Gündelik yaşamın sıradan bir eylemi gibi görülen yeme-içme eylemimiz, canlılığımızı koruyabilmemiz için yaşamsal bir öneme sahip olmasının yanı sıra, insan deneyiminin çok sayıda yüzlerini incelemede de bize önemli bir kaynak sunar. Geleneğin beden ve bedenle özdeşleştirilen duygular karşısında, zihne ve bilişsel olana üstünlük tanımış olması ve bu anlayışın modern çağda giderek vurgulanması, bir takım ölçüt ve değer yargılarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu açıdan bakıldığında sıradanlığın yeri olan gündelik yaşam, bilim, sanat ve felsefe gibi kültürün bilinçli çaba ve emek gerektiren incelikli ürünleri karşısında değersiz görülmüştür.
Aynı anlayışın paralelinde on yedinci yüzyılda bağımsız bir biçem olarak ele alınan, insan figürünü dışlayan, cansız nesnelerin ya da maddesel mülkün resmi olan natürmort, akademik hiyerarşide en alt basamağa oturtulmuştur. Değerli konular hiyerarşisinde natürmortu sona yerleştiren kuramsal meselelerin üzerinde yoğunlaştığı birincil amaç, resmin güzel sanatlara ait olduğunu vurgulamaktı. Burada ileri sürülen sav, sanatçının rolünün sade zanaatkârınkinden farklı olması gerektiğiydi. Sanatçı, imgelemine ya da sezgisine dayanan soyut düşüncelerle uğraşmalıydı.