1960’lar Türkiye’nin on yılı deviren dış politika anlayışını gözden geçirmesine yol açmıştır. Bağlantısızlar ve BM toplantılarındaki Kıbrıs’la ilgili görüşmelerde Türkiye’nin yalnız bırakılması, Johnson Mektubu’nun ABD’ye yönelik yarattığı hayal kırıklığı gibi gelişmeler Türkiye’nin Batı ittifakı ile ilişkilerini sorgulama dönemini başlatmıştır. Bu sorgulama Türkiye’nin bu ittifaktan kopması neticesini vermemiştir. 1960’lar, özellikle de ortasından itibaren, Türkiye’nin dış politikadaki hatalarını düzeltmeye ve telafi etmeye çabaladığı, Ortadoğu’ya yakın ilgi gösterdiği, bölgede hâkim olan “Batı’nın sözcüsü” imajını silmeye çalıştığı, Asya ve Afrika ülkelerinin bağımsızlık ve emperyalizmle mücadelelerine destek verdiği yıllar olacaktır. Dış politikadaki bütün bu değişimi dönemin hükümet programlarından takip etmek mümkündür.
Türkiye’nin iç siyasetindeki gelişmeler de Ortadoğu’ya açılması ve ilişkilerini tamir etmesini etkilemiş ve kolaylaştırmıştır. 1961 Anayasası’nın sağladığı hürriyet ortamı içinde özellikle sol/sosyalist hareketlerin Ortadoğu meselelerine yönelik ilgisi; 1965’te tek başına iktidara gelen Adalet Partisinin milli çıkarın yanında milli refahı -dolayısıyla dış politikanın ekonomik boyutunu- merkeze alan siyaseti, dinsel/İslamî kimliğin dış politikada dikkate alınmasının iç siyasette kendisine yarar getireceğine inanması bu çerçevede verilebilecek örneklerdir.