18 Ağustos 2019'da Kırıkkale'de eski eşi tarafından bir lokantaya sokulup, insanların gözüönünde bıçaklanarak öldürülen 38 yaşındaki Ferdane Bulut çığlıklar içinde, ''Ölmek istemiyorum'' diye haykırırken, 10 yaşındaki küçücük kızı, ''Anne lütfen ölme!'' diyerek ağlıyordu. Rakamların anlatamıyacağı bu acı ve dehşet hala yüreğimizde bir yara. O ve onun gibi nice kadınımız ve kızımızın haykırışları.
Bu kitap, en başında da ithaf edilen kadınlarımızın, kızlarımızın sessiz çığlıklarına açılan akademik bir penceredir ve o pencereden bir ekonomistin seslenişidir.
Kadın-erkek eşitsizlikleri bugünün yaşananlarını etkilediği gibi toplumların geleceğinin de belirleyicisi olacaktır. Bugünü yarından farklı kılacak olan, toplumda farkındalık yaratmaktır. Bu eşitsizlikleri ve ayrımcılıkları yaratan egemen ataerkil yapının ve onun ürünü olan toplumsal cinsiyeti anlamı, nasıl doğduğu ve bireyi, aileden başlayarak, eğitim-öğretim, hukuk, din, tıp, medya ve popüler kültür gibi çevreleyen temel kurumlarca nasıl sürdürülebilir kılındığı kitabın temel savıdır. Bu savın ispatında tarihsel süreçte yaşananlara, bu kapsamda ulusal ve uluslararası göstergelere ve temel kuramlara dayanılmıştır. Kısaca, tekrar edersek, bu kitap bugüne dek yazılmış ve söylenmiş pek çok kadın sorunlarına kalkınma açısından bakan bir penceredir. Her pencere gibi çerçevesi sınırlıdır, görebildiklerinizden ötesini barındırır. Pencerenin dışındaki dünya ne sizden bağımsızdır ne de siz ondan. O halde, bireyler nasıl ki kalkınmayı topyekûn gerçekleştirebileceklerse, kadınların sorunları da ancak toplumsal bilinçle çözülebilecektir. Kadına dair, kadınların önündeki en görünmez ve güçlü engel, toplumsal cinsiyettir. Bu nedenle insanlığın mutluluğu ve refahı için gerçek çözümler istiyorsak, kadın erkek demeden herkesçe yaratılan toplumsal cinsiyeti anlamak, anlatmak ve aşmak zorundayız.
Funda Rana Adaçay