“Türk – Arap İlişkileri”nin konusu, iki ayrı toplumun dünyadaki birbirinden kopuk yaşamını gündeme getirmek değildir.
Aksine, dünyayı bir anlayışta birleştiren Türklerin ve Arapların birlikteliklerine 21. yüzyılın dünyasında nasıl bakıldığını göstermektir.
Konuya bir ırklar arası sorun şeklinde yaklaşmadığımızı peşinen belirtelim. 1500 yıla yakın bir süreden beri devam eden siyasi, sosyal ve kültürel ilişkiler konumuzu oluşturuyor. Üstelik sadece kendi aralarındaki ilişkilerle değil, bu alanlarda dünya tarihini etkileyen girişimleriyle Orta Asya’dan Avrupa ve Afrika kıtalarının en batısına kadarki alana da damgalarını vurmuşlardır. Bazen karşıt, bazen ortak girişimleri olsa da bugün bile İslami nitelik çerçevesinde birlikte anıldıklarına göre, geçmişin hiçbir zaman bütünüyle dışlanamayan ve etkisi hissedilen oluşumlarını anımsamakta yarar vardır. Geleceğin sağlıklı kurulması, tarihin gerçekçi ve duygusallıktan uzak sunulmasına bağlıdır.