Mehmet!
Babasının şiirinde Memet.
Çocukluk mektuplarında Mehmet Andaç.
Bir ara Mehmet Andaç Borzecki.
Sonra Mehmet Ran, arada bir yerde Mehmet Hikmet.
Ölüm haberinde Nâzım Hikmet’in oğlu.
Sıradan bir Mehmet olamayan, buna izin verilmeyen bir Mehmet.
Kalbinin marazı da gözlerinin mavisi de babasından bir Mehmet.
Kiminin haini, kiminin kahramanı, dünyaca ünlü şair babasının cesedi başında üzerine kapanıp ağlamasın diye büyükleri tarafından omuzlarından tutulan Mehmet.
Ama en sonunda dünyaca ünlü şair babasının ölü yanağına kondurduğu öpücükten sonra hıçkırıklarla ağlayan bir Mehmet…
Bu acıyı kimsenin yazmadığı, düşünmediği Mehmet!
Resimlerine imza atmayan Mehmet.
Şiirlerini yakan Mehmet.
Mehmet, çok Mehmet.
“İşitiyor musun Memet!”
Sibel Oral’dan, roman tadında eşsiz bir biyografi. Ülkesine ve babası Nâzım Hikmet’e hasretle büyüyen bir çocuğun, ilk kez yayınlanan mektuplarla, kartpostallarla ve tanıklıklarla birlikte, 1950’lerden günümüze, Türkiye’nin entelektüel panoramasını incelikle çizen, kırık hikâyesi.