Eski çağlardan itibaren toplumlar, kendi içinde düzeni koruyabilmek için çeşitli kurallar oluşturmuşlardır. Kurallara karşı gelip suç işleyenler ise çeşitli cezalara çarptırılmışlardır. Bu dönemde cezalar genellikle sürgün veya bedene yönelik fiziksel cezalar olmuştur. Hapsetmek ise esas cezanın yanında tedbir amaçlı başvurulan bir olgu olmuştur. Ancak 18. yüzyıldan itibaren bedene yönelik cezalar yerini, hürriyeti bağlayıcı ceza olarak hapis cezasına bırakmaya başlamıştır. Bu doğrultuda Avrupa'da modern hapishaneler inşa edilirken hapishanelerin, mahkûmları eğiterek onların yeniden topluma kazandırılmasını sağlayan bir sistem haline getirilmesi planlanmıştır.
Tanzimat Fermanı'nın ilânıyla birlikte Osmanlı Devleti'nde de Avrupa'daki gelişmelerin yansıması olarak, modern hapishaneye geçiş konusunda çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerin uygulanmaya çalışıldığı yerlerden birisi de Ayıntab'dır. 19. yüzyıl başlarında suçlu sayısının çok olmayışının da etkisiyle kentte yönetim binası dahilinde olan hapishane, zamanla yetersiz hale geldiğinden hükümet dairesi civarında han gibi yapılara taşınmıştır. Ancak hapishanenin içinde bulunduğu uygunsuz şartlar, haddinden fazla mahkûm ve tutuklu sayısı, çeşitli asayiş ve sağlık sorunlarına neden olmuştur. Her ne kadar yeni bir hapishane inşasına ihtiyaç duyulmuşsa da devletin içinde bulunduğu zor koşullar buna mani olmuştur.