Bir zamanlar eski bir kentte her gün yusufçuklar öterdi. Bilmem bilir misiniz, yusufçuklar güvercine benzeyen, ama ondan daha uysal, daha çelimsiz kül renkli, sokulgan kuşlardır. "Guguk!" diye ötüşleri, insana baharı; ılık, huzurlu ve umut dolu günleri anımsatır sanki.
Bir zamanlar bu eski kent, yemyeşildi. Kenti çevreleyen dağlar, bayırlar, kırlar, ormanlar insanlar tarafından yakılıp yıkılıp çirkinleştirilmemişti. Kentteki yaşamsa genellikle, bahçeli tahta evlerin içinde geçerdi. Evlerin taşlıkları, sofaları, balkonları, çatı araları, yüklükleri, kilerleri, merdiven altları, bodrumları olurdu. Ve bu yerlerin her biri, çocuklar için ayrı bir dünya demekti. Bahçede sarnıç, kuyu gibi su kaynakları, çardak gibi serinleme yerleri pek boldu.