Ahmet Kaya şarkıcıydı. Çocuksuydu. Öfkeliydi. Yaralıydı. Ve hayatının son döneminde yağmurlarını tanımadığı şehirlerde yalnızdı. Dilini bilmediği bir şehirde, karısının ve kızının kolları arasında öldü. Çabucak öldü. Bir çocuk gibi öldü. Daha önce sürgünde ölenler gibi yalnızlığıyla parçalanarak öldü. Tanımadığı bir ülkenin topraklarına gömüldü. Artık bacağı kırık mangalını yakamayacak, dostlarıyla rakı içemeyecek, doğduğu toprakları bir daha göremeyecek. Bir daha şarkı söyleyemeyecek. Ah keşke şarkı söyleyebilseydim. Kürtçe bir şarkı söylerdim onun için. Yalnızlık üzerine bir şarkı, ölüm üzerine bir şarkı. "Şarkı söyleyen çocukları sevin" diye bir şarkı. "Ben öldüğümde kimse memleketimi sevmediğimi söylemesin" diye vasiyet eden birini anlatan bir şarkı. Kürtçe bir şarkı söylerdim onun için. Eğer şarkı söylemeyi bilseydim. O, şarkı söylemeyi biliyordu. (AHMET ALTAN)