Sultan Ana ağlamaktan şişmiş, kan çanağı olmuş gözleriyle cami avlusunun sağına, sonra da solunda duran bizlere bakarak, “Tüüüh reziller! Giyecek başka doğru dürüst siyah hiçbir şeyiniz yok muydu?” Bizde tık yok.
Sultan Ana iki elini açarak, “Kızım oturan göt halı dokur, ama sizde o göt de yok ki! Peki günler boyunca ne yaptınız? Ayağınızı da kırıp altınıza, oturmadınız ki? Her fırsatta çarşıya pazara gidip poşet poşet geldiniz. Hiç mi birinizin aklına gelmez, "siyah da bir şeyler alalım üzerimize, belki günün birinde lazım olur" diye? Gün boyu o dükkan senin, bu dükkan benim gezinirken, ne bulup ne alırsınız bilmem ki!”
Çiçek'in, tam ağzından “anneciğim sayalım..” kelimeleri dökülürken, Sevtap bir anda Çiçek'in ağzını kapatıyor.
Sultan Ana, “Susun reziller! Bakalım burada şimdi kıçınızı neyle kapayacaksınız?” diyerek bizi alaşağı ediyor.
Çiçek bu, durur mu, mutlaka cevap verecek!
"Çiçek, konuş kızım, kim tutar seni" dileklerini geçiriyorum içimden.
Çiçek, “Hep açılın, saçılın derdin. Yaşlandın mı ne? Şimdi kapatın da kapatın diye tutturuyorsun...”
Sevtap bir taraftan Çiçek'in kolunu çekiştirerek, “Kızım sus! Sağın soluna karışmasın, camideyiiiiz!”
Sultan Ana hepimize kısa bir bakış atarak hızlı adımlarla yanımızdan uzaklaşırken, ondan tek duyulan kelime, “Nerede kaldılar acaba!”