Barda tek başına takılanlar, kız kıza tatile çıkanlar, her yerde kendi başına eğlenen bir yalnız kadınlar ordusu. Peki nerede bu adamlar?
Başkasının yaktığı ateşte ısınanlar, yarasına tuz basanlar, hak edilmemiş mucizelerin peşinde koşanlar... Konu ilişkiler olunca koca dünya tarihini doldurmaya yetecek kadar fazla trajediye sahibiz. Üstelik çivi çiviyi söker diye trajediyi trajediyle boğmaya meyilliyiz. Ne diyordu Shakespeare: “Gözlerine yeni bir zehir bul ki, yok etsin ötekinin zehrini.”
İyi de hayat böyle mi geçecek?
Bu roman hayatınızı değiştirmeyecek, kendinizle ya da hayatınızla ilgili sıkıntıları alıp yerine çözümler koymayacak. Pozitif enerjiler, karmalar, evrene gönderiler, mesajlar yok bu kitapta. Sadece bir kadın olarak hepimizin isteyerek ya da tesadüfen yaşadığı ya da yaşayacağı gayet somut, gayet gerçek ilişkiler var.
Bir de olmayan adamlar.
İzini sürdüğümüz ama yüzüne yüzümüzü süremediğimiz, ismi olup cismi olmayanlar.
Elle tutulan, vücutla yaşanan, ruhla hissedilen bu hikayelerin benzerini yaşamadıysanız ya da en yakın arkadaşınız yaşamadıysa belki de siz hiç yaşamadınız!