İnsan ve tabiat sevgisini kimi zaman hüzünle kimi zaman neşeyle pekiştiren hikâyeler... İnsafsız tahrip ve yağmalar sonucunda yaşanamaz hale gelen kentlerimiz; içlerinde kaybolan insanlarımız. Büyük değişim ve göçler neticesinde değerleri alt üst olan, şaşkınlaşan toplumumuz. Her nedense dikkatimizi çekmeyen, boğulduğumuz gündelik telaşlardan başımızı çevirip bakmaya zaman bulamadığımız, belki de ilgilenmek istemediğimiz, yanı başımızdaki önemsiz olaylar, sıradan insanlar... "Kesik bacağının onlarca yıldır dinmeyen o derin ve ince sızısı arttı biraz. Titrer gibi oldu... Üşür gibi!... Allah Allah!... Bu da nereden çıktı şimdi? Değirmenler... Saatler... Esat'ın soğukları... Ve babasının dört kanatlı kuşları. Yoksa sonsuzluğun sınırsız ve sıcak kucağında uyutulma sırası mı gelmişti? Zamanın kanatları mıydı coşkuyla vuran?