Bahar aylarının verimli topraklarının içinde iki tohum yan yana yatıyorlarmış.
Tohumlardan biri diğerine: ?
Ben büyümek istiyorum, demiş. Köklerimi altımdaki toprağın derinliklerine ve filizimi yeryüzüne göndermek istiyorum; baharın müjdecisi tomurcuklarım açılsın istiyorum... Güneşin sıcağını yüzümde, sabahın tatlı dokunuşunu yapraklarımda hissetmek istiyorum demiş ve büyümeye başlamış.
İkinci tohum ise: ?
Ben korkuyorum! demiş. Köklerimi altımdaki yatan toprağın derinliklerine gönderirsem karanlıklarda beni neyin beklediğini bilemem. Üstümdeki toprağı zorlayıp yeryüzüne çıkmaya çalışırsam filizlerim zarar görebilir. Ya tomurcuklarım açmaya başladığında üzerinde salyangozlar gezip, onları yemeye kalkarsa? Ya tomurcuklarım açılıp çiçeğe dönüştüğünde küçük bir çocuk beni koparı verirse? Yooo! Hayır, en iyisi burada kalıp beklemek. Büyümek için belki daha güvenli bir zaman bulabilirim, demiş. O sırada yumuşamış olan bahar toprağını eşeleyen bir tavuk, tohumu buldu ve bir lokmada yutuverdi.