Thales'ten Baudrillard'a
Büyük Alman şairi ve düşünürü Johann Wolfgang von Goethe, “Üç bin yılın hesabını göremeyen karanlıkta yolunu bulamaz; günü gününe yaşar ancak” derken, sadece bireylerin değil, toplum ya da kültürlerin de felsefe tarihine duydukları ihtiyacı anlatmak istiyordu.
Modern dünyanın karmakarışık ve her yönüyle bunaltıcı koşulları içinde insan, hayatını doğru yönetebilmek ve ona anlam katıp değer yükleyebilmek için felsefeye, büyük felsefi soruları yanıtlamaya ihtiyaç duyar. Felsefe yapmayı öğrenebilmek içinse felsefe tarihine ihtiyaç duyulur. Bunun da en önemli nedeni, büyük filozofların iki bin beş yüz yıldan beri ele aldığı konu ve soruları, hâlâ onların bize sağladığı ipuçları veya argümanlar üzerinden sorguluyor olmamızdır.
“Adaletin, mutluluğun, aşkın ne olduğu”, “kimin, nasıl yönetmesi gerektiği”, “siyasal bir sistemin hangi temel etik ve politik ilkeler üzerine inşa edileceği”, “gerçekten var olanın ne olduğu”, “bizim başkalarına karşı ne tür yükümlülüklerimizin bulunduğu” gibi soruları soranlar ilk bizler değiliz. Bu sorular, Sokrates, Platon ve Aristoteles tarafından da sorulmuş ve felsefe tarihi boyunca daha pek çok filozofun ilgi odağında yer almıştır.
İşte bundan dolayıdır ki felsefe ve felsefe tarihi, entelektüel dünyamızı zenginleştirecek, yolumuzu bulmada bize yardımcı olacak fikirlerle ve çıkartabileceğimiz derslerle doludur. Çağdaş İspanyol düşünürü George Santayana “Geçmişi hatırlayamayanlar onu tekrarlamaya mecburdurlar” sözüyle tam da bunu kastediyordu.
Ahmet Cevizci’nin Felsefe Tarihi, Antik Yunan’dan Hıristiyan ve İslam felsefesine, modernizmden postmodernizme kadar, işte bu iki bin beş yüz yıllık düşünce tarihini ayrıntılı, sistemli ve anlaşılır bir biçimde sunuyor.