Affetmek, affettiğimiz kişinin davranışlarını onaylamak değildir. Bu, onların bir zamanlar yaptığı şeyin doğru, haklı ve onaylanabilir olduğu, yapılanların kabul edilebilir, önemsiz, çok da kötü olmadığı anlamına da gelmez.
Affetmek, affettiğimiz kişiden daha 'büyük' olduğumuzu göstererek, onu kendimize ebediyen borçlu kılmak değildir. Yargılayıcı tanrı konumundan, hoşgörülü tanrı konumuna geçmek, bağışlanan kişiye kendisini 'günahkâr' olarak hissettirir, gerçek bir affediş değildir.
Affetmek fedakârlık da değildir. Dişlerimizi sıkarak, bizi inciten kişiye katlanmamız, güler yüz maskesi takınmamız da gerçek bir affediş değildir. Çünkü bu durumda gerçek duygularımızı bastırmış oluruz. Bu tavır hem zordur, hem de hayatımızdan haz duygusunu çalar.
Affettiğimizde geçmişin bugünümüz üzerindeki yıkıcı etkisini ortadan kaldırırız.
Affetmek, affettiğiniz kişiyle aranızdaki benzerliği keşfetmektir. Affetmek, kendinize verdiğiniz bir armağandır; kızgınlık, öfke ve acıdan özgürleşmektir.
Affetmek hayatımızda sevgi akışına izin vermektir.
Affetmek sevgiyi seçmektir ve kendini sevmenin ilk koşuludur. Kendimizi ve başkalarını anlama kapasitemizi yükseltmenin en hızlı yoludur.