“Yemişim lan büyüsünü” dedi adam. Eli, köpeğin açlıktan kemik torbasına dönmüş boynundaydı. “Büyü bilsem kendime yaparım önce yavşak!”
Bir yudum daha çekti elindeki gazete kâğıdına sarılmış şişeden. “Bıraktık büyü yapmayı, adam bile sayılmam ben. Adam olsam şu mereti içmem. O kadar da söz verdik başkana…”
Köpek, adamın elindeki şişeyi saran gazete kâğıdını yaladı, sonra adamın yüzüne derin bir minnetle baktı. Adamın başka bir kâğıt içinde getirdiği kıymayla ekmek karnını doyurmaya yetmemişti.
Gece yarısı, köpekle adamın yan yana altına sığındıkları yaprakları boyun bükmüş ağaca incecik bir yağmur tıpırdıyordu. K…. kasabası bilmem kaçıncı uykusunda homurdanarak devinirken, adamla köpek bir yılı aşkın bir süredir adamın mutlu ve mutsuz tüm gecelerini paylaştıkları yerde, fabrika lojmanlarının ortasındaki bakımsız parkta geceyi dinliyorlardı.