“Babamın servetini satın alacak durumdayım bugün, çok şükür, ama beni beş dakika boş otururken, şöyle bir keyif çatarken gördün mü hiç? Herkes açgözlülüğümden sanır, ama doğru değil. Başka türlü yaşamayı unuttum da ondan. Benim için yaşamak, çalışmak demek! O kadar ki, hiç kimsenin boş durmasına katlanamam, o yüzden hepinize zehir ettim gençliğinizi.' Neslihan'ın içine boşluk ile hiçlik arasında değişen belli belirsiz bir çözülme duygusu yayılmıştı. Annesinin çektiği çileler hem içini acıtmış, hem de öfkelendirmişti. Tam ağzını açmış bir şey söyleyecekti ki, ‘Bitireyim,' dedi annesi: ‘Sen benim gibi olma evladım. Benim çektiklerimi çekme. Sevda sandığın o sahte çiçek çabucak solar, hem de öyle çabuk solar ki, şaşar kalırsın. Her gün, her saniye kırılan bir kalpte hiç aşk sağlam kalabilir mi?”