Her birinin uzun, uzun hayat hikayeleri vardı. Belki de, u kısa ömürlerine sığdırdıkları hiçbirini anlatamadılar. Dinleyende olmadı, olamadı. Şimdi mümkün müdür bu bilinmeyenleri tahmin ederek, hepsini hikayeleştirip te yazmak. Zaten amaç, hikaye yazmakta değildi aslında. Sadece bu talihsiz ve elim kazada ebediyete uğurladığımız seksen bir yiğidimizi rahmetle anmak. O gece dört nisan bin dokuz yüz elli üç saat 02,10'u gösterdiğinde kabus gibi çökmüştü Çanakkale Boğazının üzerine kara bir sis bulutu. Dumlupınar Denizaltı Gemisi himayesinde ki seksen altı canla birlikte su üzerinde sessiz, sessiz ilerliyordu. Hiç birisi bilmiyordu, bilemezdi Nara burnu açıklarında Naboland adlı bir canavarın pusuda beklediğini.
Bir anda hayalleriyle, umutlarıyla yok olup gittiler. Son nefesleri karıştı denizin göz yaşlarına ve Son dalışını o gece Dumlupınar...