Enerji eylem yapmak içindir. İnsan, belirli bir yol dışında, iyiye karşı hareket edemeyeceğinden, tüm eylemler kaçınılmaz olarak bir mücadele niteliği kazanır. Her hareket bir çatışmadır, bir ihtilaftır… İhtilafa son vermek imkansızdır. Zira hayat bir çatışma, bir ihtilaf sürecidir. Hayat devam ettiği sürece ihtilaf da devam edecektir. Bundan kaçış yoktur… Hayat mücadelesinin verildiğini söylemek ve bundan maddi varoluşu anlamak, hayatın yüce bir iyilik olduğunu onaylamaktır. Bu, en büyük talihsizliği yok olmak olan hayvanlar için de doğrudur. Ama insan için hayat, en büyük iyi değildir… Herhangi bir yaratığın en büyük mücadelesi, onun kendi iyisi içindir; insanın en büyük iyisi ise hayat değil, adalettir. İnsan için en büyük ve en erdemli mücadele, adalet mücadelesidir. Diğer tüm ihtilaflar, bunun kusurlu görüntüsünden başka bir şey değildir…
Bu ilgi ve özen, çağdaşlarımızın çoğuna erken bir ilgi ve özen gibi görünmektedir. Çağdaşlarımızın tamamı, barışın nimetlerini tanıyıp takdir etmekle birlikte, bunların nasıl güvence altına alınacağı konusunda iki gruba ayrılmaktadır. Bir grup eski bir atasözü olan Eğer barış istiyorsan savaşa hazır ol (Si vis pacem, para bellum) görüşünden yanadır. Bu görüşten yana olanlar, barışın güvencesini savaşa hazır olmak olarak görüyorlar ve onlar için pasifist eğitim sorunu, askeri eğitim de dahil olmak üzere genel olarak bir eğitim sorunudur. Diğer grup ise, yukarıdaki atasözünün benimsediği formülü değiştirmekte, önemsiz bir paradoksu paradoksal bir gerçekçiliğe dönüştürmekte ve şu görüşü savunarak Barış istiyorsan, barışa hazır ol (Si vis pacem, para pacem) demektedir…