Marksizm ve Teoloji Üzerine II
Cennetin Eleştirisi’nin sonunda materyalist teoloji olarak adlandırılabilecek olan şey için yol haritası belirlemekte olduğuma işaret etmiştim, ama şu günlerde epey dile düştüğü için bu adlandırmayı kullanmakta tereddüt ediyorum. Artık beş ciltlik bir diziyi bulmuş olan (ve toplu olarak Cennetin ve Dünyanın Eleştirisi başlığını taşıyan) bu çalışmada yaptığım şey ise bu türlü türlü Marksist eleştirmenden aldığım çeşitli açılımları derlemek. Bu bir miktar çeşitli talaş parçaları toplayıp sonra bunlardan ne yapılabileceğini görmek için boyut ve biçim üzerine kafa yormaya benziyor. Ya da metaforu değiştirmek gerekirse: bu açılımları çantama koyduktan sonra sessiz bir noktaya oturacak, bunları çimlerin üzerine serecek, yeniden düzenleyecek, bağlantıları araştıracak ve bunlardan mantıklı bir sistem çıkıyor mu diye bakacağım, tabi “sistem” biraz iddialı olabilir. Bu Marksizm ile teolojinin kesişiminde bulunan bir düşünme tarzı ya da daha ziyade, ancak teolojiyle iştigal eden bu Marksistlerin eserlerine büsbütün kendimi kaptırırsam gerçekleştirebileceğim bir görev. Büyük dinlerin ekonomik, sosyal ve ideolojik tarihlerinin Marksist ilhamlı yeniden inşaları birer bitmemiş projedir.
Sekülarizmin temel tanımının ışığında Marksizmin hem seküler hem de anti-seküler bir program olması ne anlama gelmektedir? Marksizm analiz ve eyleminin kavramlarını bu dünya ve bu çağdan, yani kapitalizmden almaktadır. Onun çelişkilerini görüp çöküşünü gerçekleştirmek amacıyla kapitalizmin daha derindeki mekanizmasını, onun üretim ve dolaşım biçimlerini, sınıf ve sınıf çatışmasını, kurum ve ideolojileri anlamaya çalışmaktadır. Bu anlamda düpedüz sekülerdir. Ancak Marksizm aynı zamanda bu çağa ve bu dünyaya adanmış değildir. Ne münasebet! Her ne anlama geliyorlarsa sosyalizm ya da komünizm adına bu kapitalist çağın sona ermesini hedeflemektedir. Bir başka deyişle bir gelecek dünyaya, bir biçimde daha iyi olacağı umulan bu çağın ötesinde bir çağa bakmaktadır. Bu nedenle analiz ve eyleminin kavramlarını aynı zamanda bir diğer dünya ya da çağdan aldığı söylenebilir. Marksizm bu bağlamda düpedüz anti-sekülerdir de.
Roland Boer