In the Framework of The Turkish and German Criminal Laws and EU Acquis Communautaire
Bilişim suçları, bilişim sistemlerinin kullanımının hızla artmasına paralel olarak sayıca çoğalmakta ve bunun doğal sonucu olarak da diğer suçların yanı sıra bilişim sistemleri aracılığı ile dolandırıcılık suçları da daha sık gündeme gelmektedir. Bilişim alanının hızla gelişmesi ve bu alanın multi disipliner bir nitelik taşıması, bu alanın hukuka yansıtılmasını da zorlaştırmakta ve kendine özgü bazı zorluklar ortaya koymaktadır. Konuya Türkiye açısından yaklaştığımızda, ilk problem olarak bilişim sistemleri vasıtasıyla dolandırıcılık suçu bağlamında TCK’da bağımsız bir hükmün bulunmayışı hemen göze çarpmaktadır. İkinci sorun ise doğrudan bilişim sistemlerine yönelik olarak işlenen aldatmaya yönelik eylemler ile ilgili fiillere cezaî düzenlemelerde açıkça ve dolandırıcılıkla bağlantı kurulmak suretiyle yer verilmemesidir. Üçüncü önemli bir problem ise bu konuda Türk uygulamasında kendini gösteren çelişkili kararlar ve ceza hukukunda kesin bir şekilde yasaklanan kıyas yolu ile oluşturulan yeni suç tipi ve bu kapsamda -verinin -taşınır mal- sayılarak yasal dayanağı oluşturulmadan hırsızlık suçuna konu yapılmasıdır. Siber Suçlar Sözleşmesi’nin 02 Mayıs 2014 tarihinde TBMM tarafından onaylanması sonrasında yapılması beklenen TCK’nun Sözleşme ile uyumlaştırılması çalışmaları bu temel sorunların çözümlenmesi için bir fırsat sunmaktadır. Ancak bu çalışmalar sırasında, bilişim alanının çeşitliliği ve sınır tanımaz yapısı ve bu alanının kendine özgü diğer özellikleri dikkate alınmalı ve temel hak ve hürriyetlere riayet edilerek bilişim alanındaki suçlarla mücadele yürütülmelidir. Bu yapılırken uluslarası kurumlar ile ülkelerin konuyla ilişkin mevzuatları ile başarılı uygulama örnekleri detaylı bir şekilde incelenmelidir.