"Gerçek nezaket sahtekarlık, ikiyüzlülük, lüks veya kibirle kirlenmemiş insanlar arasında bulunur. İnsanın son nefesini vermeden evvel bu tür şeylerden iğrenmesi gerekir. Peki ya kötüye sıkı sıkıya tutunmaya karar verdiysen de deneyim bile seni vebaya meyletmekten alıkoymuyorsa? Zira anlama yetisinin çökmesi, insanın kendini kaybetmesi veya çevresel etmenlerden çok daha ölümcül bir hastalıktır. Veba hayvanları hayvan olarak, bu da insanları insan olarak öldürür. "
***
Marcus Aurelius’un düşüncelerinde bambaşka bir atmosferi soluruz. Onun kalemine hiçbir misyon, özlem veya özgünlük ilham vermez. Ne inkar edecek muhalifleri, ne de teskin edecek müritleri bulunur; ne öğüt verir ne de kınar, ne kayıtsızları teşvik eder ne de ahlaksızları ayıplar; ilgisini çekip zaptedeceği karışık bir dinleyici kitlesi, dikkate alacağı farklı koşullar yoktur. Diğerlerinin erdem veya hataları sorgulanmaz. ‘Başkasının hatasına el sürme.’ ‘Yanlış yaptıysa şeytan onunladır. Her şeye rağmen bunu yapmadığını farz et!’ ‘Kimsede kusur bulma.’ ‘Onları geliştir veya duruma katlan.’İlk sayfadan sonuncuya kadar tek bir dinleyicisi bulunur -ciddi, tarafsız, kararlı olarak kendisi. Üslubu acı, kararlı ve yükümlülük doludur; öyle ki bugün dahi çıkarılacak pek çok ders barındırır.