Birileri öyle ya da böyle tarihi yapar. Birileri doğru ya da yanlış yapılan yazar. Birileri bilerek ya da bilmeyerek yazılanı yaşar. Tarih isteyerek ya da istemeyerek hayatlar kurar, hayatlar yıkar. Belgelerin dilinde Serkis İmas’ın ülkesi Türkiye, kökeni Ermeni. Doğanın dilinde damarlarındaki kan Murat Nehri’nden, kalbi Ağrı Dağı eteklerinden. Tarihin dilinde karakteri 1915 Ermeni tehcirinden. Her ne kadar gördükleri, bu topraklarda Ermeni olmanın suçlu doğmak anlamına geldiğini düşündürse de, Türkiye’yi ve Atatürk’ü hep çok sevdi. İki ulus arasında geçenlerin, sevgisini azaltmasına izin vermedi. Yine de yaşadıklarını hafızasında tuttu, tuttuklarını defterlere yazdı, yazdıklarını gazeteci Faruk Bildirici’ye gönderdi. Türk siyasetinin önemli figürlerinin yaşamöykülerinin izlerini süren Faruk Bildirici, bu kez kalemini tarihi yapanlardan değil yaşayanlardan birisinin, sıradan bir insanın hayatı üzerinde dolaştırıyor. Elinizdeki kitap, geçen yıl ölen Serkis İmas’ın bıraktığı en değerli miras. Ve okuyanları pay sahibi yapıyor. Tarihle barışmaktan bahsediyor, insanın dinden ve milliyetten önemli olduğunu hatırlatıyor. Önce sıkıca sarıyor, sonra derinden sarsıyor.