Her zaman olduğu gibi, günümüzde de insanlar, başkalarının yaşamına ilgi duymakta. Bu yüzden, otobiyografiler, biyografiler, anı kitapları çok satanlar arasına giriyor. Sanatçı, bilim insanı, tarihsel/politik özne vb. pek çok kişinin yaşamı ya da yaşamlarının bir kesiti filmlere, oyunlara konu oluyor. Bu kitapların okurları, bu filmlerin/oyunların seyircileri, onlarla kendi yaşamlarını da anlamlandırıyor; bitimliliğe, unutuluşa, amaçsızlığa bir nebze de olsa teselli buluyor. Anımsamanın kendisi kadar, hangi formda olursa olsun onu anlatmak, aynı zamanda bir kurgulama eylemine karşılık geliyor. Yaşamın içindeki durumlar, duygular, kişiler anımsanan/anlatılan andan düzenleniyor ve bir amaç kazanıyor.
İşte bu kitapta, anımsama/anlatma eyleminin doğasını, belirleyenlerini gözler önüne sermek hedefleniyor. Biyografi ve biyografik dram yazını odağa alınarak gerçeğin, öznelliğin, tarihin nasıl metinselleştirildiği çözümleniyor. Bu yapılırken, günümüzü belirleyen kuramsal tartışmaların yanı sıra, tarih, otobiyografi, roman, tarihsel roman, tarihsel ve belgesel oyun gibi farklı türlerin biyografik olanla ilişkileri de inceleniyor. Yaşam yazınına/dramına bakmak, gerçeklik algımızın nasıl biçimlendiğini anlayabileceğimiz bir prizma etkisi yaratıyor. Yaşamış öznelerin hayat hikayeleri ülkemizde de çok ilgili çekmekle birlikte dilimizde, bu tür üzerine incelemeler bir elin parmaklarını geçmiyor. Bu kitapta biyografi türünün kuramı, tarihçesi, diğer yazınsal türlerle ve sosyal bilim alanlarıyla etkileşimleri, biçimsel özellikleriyle de ele alınıyor. Kitap, biyografik dram üzerine ise ülkemizde yapılan ilk çalışma olma özelliğini taşıyor. Amadeus’dan Galileo’ya, Edith Piaf’dan Cahide Sonku’ya tanınmış pek çok kişiyi ele alan oyun örnekleri, biyografik dramın anlatım yapısını, gerçekliğe ve özneye yaklaşımını ortaya çıkartacak bir şekilde inceleniyor.