Bir sahil yerinde kayalıklara oturmuştum. Bir adam akordeon çalıyordu yanımda. Vapurları kovalayan martıları izliyordum. Kaya balıklarını ve simitçi çocukları. Sahibinin elinden kaçmış asi bir uçurtmayı. Gündüzle gecenin kavuşmasını izledim orada. İlk aşkıyla karşılaşan sevgilileri. İlk acıları gördüm gördüm orada, ilk mutlulukları, bir çocuğun attığı ilk adımları. Bir sahil yerinde kayalıklara oturmuştum. Bir adam akordeon çalıyordu yanımda ve ben kendimle yüzleşmiştim.
Kabullenmiştim, hayatım boyunca uslu çocuklardan olamadığımı. Taşkınlıklarım vardı, biraz arsızdım, ha bir de kanım tutarsızlıkla kaynıyordu. Kim bilir belki de saf bir dilekle unutulmuş bir masumiyeti çıktığım günahlı yolların ardında bulacağımı sanıyordum. Çıldırtan bir sarhoşluktu ihtiyacım, kollarına sarılıp gecenin, deliksiz bir uykusuzluk. Heyecan, öfke ve affediş. Kabullenmiştim, uslanmalıydım… Ama uslanmadan önce iyice bir delirmek gerekmez miydi?