Mektubun gün biterken ulaştı elimize. Cumartesi’ydi. Avignon’dan dönmüştük. Kale içine kurulmuş o tiyatro-şehirden yorgun argın dönmüştük. Üzerine “Dost Dergisi ve Yayınları” yazılmış bir zarftan çıkıverdin karşımıza. Tek gözlü evimize buyur ettik seni. BBC’nin Türkçe yayınını dinledik birlikte. Sonra mektubunu tekrar okuduk.
Orhan Suda
Bazen seni öylesine hüzünlü, bir derinlikte mi diyeyim, yoğunlukla mı diyeyim, anlıyorum ki. Bir garip yalnızlık bu. Düşünceni ve sözünü karşındaki/nin/lerin anlamayacağını bildiğinden susmak, konuşmamak var ya...
Nezihe Meriç
Neredeyse yarım yüzyıl sürmüş sağlam bir dostluğun ve duygudaşlığın belgeleri Aix-Londra-İstanbul Mektupları... İki edebiyatçının, Nezihe Meriç ve Orhan Suda’nın 1980’lerde “bildiğimiz” mektuplarla başlayan ve 2000’li yıllarda “e-posta”larla devam eden duygu ve düşünce yolculuğu. “Okuyanlar bir kere daha anlayacaklardır olağanüstü değerli bir öykücüden yoksun kaldığımızı” diyor Orhan Suda...