Peacocka göre, insanlık medeniyet denilen şeye ulaştıkça şiire olan ihtiyaçları azaldığından şairlerin üzerinde bulunan görev, devlet adamları ve filozoflara geçmektedir. İnsanın medeniyete ulaştığını varsaydığı dönemi tunç devri olarak niteleyen Peacock, şairi de medenileşmiş toplumun yarı-barbar insanı olarak görmektedir. Shelleyyi harekete geçiren işte tam bu tahrik olsa gerek. Çünkü Shelleyye göre şair, yaşadığı her dönemde toplumunun bulutlarında bir yerlerde hayatı tefsir eden insan rolündedir. Nasıl ki Eflâtun, Devletinde Ülkeyi ya filozoflar yönetmeli ya da devleti yönetenler filozoflar olmalı. diyorsa Shelley de şairleri toplumun resmî yöneticisi olarak görmüyorsa da onların gayriresmî bir rolleri olduğunu belirtmekteydi. Shelleynin Şiirin Bir Savunmasının önemi temellerini kadîm bir kültüre dayandırıyor olmasından gelmektedir. Hatta Shelleynin bu kadîm kültürün son temsilcilerinden olduğunu söylemek çok da abartılı bir ifade olmaz. Shelleynin temel amacı, şiirin estetikinin yanında işlevinin azaldığını ve hatta artık kalmadığını iddia edenlerin pek hükmü olmayan sözlerine bir nevi başkaldırmaktır. Shelleyde şairin vasfı, yalnızca sanat icra eden kişi oluşundan değil, aynı zamanda toplum üzerinde hâkim kişi de oluşundan gelmektedir. Nitekim Savunmasında belirttiği üzere hayatın korunması ve yenilenmesi tiyatronun temellerine geri dönmekle mümkün olur. Tiyatronun, yani şiirin temellerine...