Haccın İslam’ın öngördüğü ideal şahsiyet oluşumunda bireyin içinde bulunduğu kültürel ve toplumsal şartların etkisine yönelik yoğun anlamları çözümleyen tarafını dikkate almak gerekir. Hac bireyin toplumsal koşullar içinde varoluşunu ketleyen etkilerden kurtulmanın arayışıdır. Bu bakımdan haccın anlamına göre varoluşsal arayış içinde olmak metaforik anlamda zihinleri çölleştirmenin temel dayanağını oluşturur. Aksi planda zihin konforuna sahip olanın arayış içinde olması söz konusu değildir. Hac, arayışın ve kutsala yönelişin pratiği olarak toplumsal kurgulara atfedilen anlamlardan zihinsel bağın kopartılmasına vesile olmakla birlikte kişinin sarp yokuşunu aşarak Allah’a teslim olduğu yere işaret eder. İşte bir yanda ateşin yakmadığı İbrahim diğer tarafında bıçağın kesmediği İsmail ve bir başka köşede bütün zorluğa göğüs geren Hz. Hacer insanlığın hayatlarında esas saymaları gereken değer bilgisine yaşadıkları imtihan üzerinden ışık tutmaktadırlar. İnsanlar da bu ışığın yansıması sayılan hacca icabet ederek kendi imtihanlarını kolaylaştırma imkânını elde etmektedirler.