Nesiller boyunca benimsenerek halkımıza mal olmuş “Dedesi koruk yemiş, torununun dişi kamaşmış. ” atasözü, genetik biliminin özünü ifade etmektedir. Genetik gibi kültür de her toplumda doğal olarak kuşaktan kuşağa aktarılır. Aynı dönemde yaşayan bireyler, ortak özellikler geliştirip gittikçe birbirlerine benzerler. Kişisel farklılıklar gittikçe azalır, toplum içinde etkileşim kolaylaşır ve sonuçta sınırlı görüşleri olan bir toplum ortaya çıkar. Gelenekler ve töreler, her ne kadar etkileriyle insanlara koruyucu bir ortam sağlasalar da oluşturdukları baskılarla bireyin toplum içinde farklılaşmasını ve kişiliğinin gelişmesini kısıtlarlar. Geleneksel akraba evliliklerindeki tutum da bunun en canlı örneklerinden biridir.
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki eğitim, hızla ilerleyerek evrensel boyutlara ulaşmakta; uygarlık düzeyini yükseltmek isteyen toplumlar da bilimde eşitlik ve süreklilik sağlayabilen eğitim sistemini kabul etmekte ve uygulamaktadırlar. Ülke içinde bölgesel ayırımlar yapılmadığı gibi cinsiyet ayırımı da yapılmaksızın eğitim sistemini kabul edip uygulamaktadırlar.
Ülkemizin bazı bölgelerinde ise evrensel düzeyde bilgi edinme olanakları gelişmediğinden toplumumuz, gelişmiş ülkelerdeki gibi bilgileri paylaşamamış ve benimseyememiştir. Oysa biliyoruz ki sorunlarımızın çözümü ancak eğitim ve bilgiyle sağlanabilir. Ülkemizde hâlâ kadınların eğitim düzeyinin düşük olduğu, okuma yazma bilmeyen kadın oranının yüksek bulunduğu bir gerçektir. Kadınların eğitim almasının ise akraba evliliklerinin azalmasında önemi bilinmektedir. Kadınlar ve kızlarımızın kendileriyle ilgili kararlarını verebilecek düzeye ulaşmaları da ancak eğitimle gerçekleşebilir.
Bu kitap bahsi geçen eğitime katkıda bulunmak amacıyla kaleme alınmıştır. Bilim yolunda ilerlemeye faydalı olması dileğiyle…