“Faşist hareketler hemen hemen bütün Avrupa ülkelerinde ve dünyanın diğer bölgelerinde görülmüş olsalar da; bağımsız, uzun süren ve tamamıyla konsolide bir faşist rejim kurabilmiş sadece iki ülke vardır. Bunlar da, Mussolini İtalya’sı ve Hitler Almanya’sıdır.” Faşizm kavramı telaffuz edildiğinde, akıllarda ilk anda iki tarihsel örnek canlanır; Faşist İtalya ve Nazi Almanya’sı. Faşizm üzerine incelemelerin daha çok söz konusu bu rejimlere ilgi gösterdiği bilinir.
Ancak faşizmin, iktidara gelebilen iki tarihsel duruma odaklanarak sabitlenmesi, onu istisnaileştirmek anlamına geliyor olabilir mi?
Faşizmi, bir devlet ve iktidar biçiminin ötesinde incelemek olanaklı mıdır? Olanaklı ise bu ne tür analitik araçlarla yapılabilir? Her şeyden öte faşizm, yalnızca “yukarıdan” dayatılan bir baskı ve zor aygıtının ideolojisi midir, yoksa bunun çok daha ötesinde “aşağıdakiler”in tepkilerini veya arzularını da harekete geçiren bir çok boyutluluk silsilesi midir?
Constantin Iordachi’nin derlediği Karşılaştırmalı Faşizm Çalışmaları, farklı akademik disiplinlerden gelen ve faşizme dair ilgisini canlı tutan yetkin isimlerle birlikte bu sorulara çeşitli analitik perspektiflerden ve Vichy Fransa’sı, Stalin Rusya’sı, Avusturya, İspanya, Portekiz, Macaristan, Polonya, Yunanistan, Hırvatistan, Slovakya ve Romanya’daki özgün tarihsel örneklerden cevaplar arıyor, yeni sorular soruyor. Faşizmi tek bir düzeye havale etmeden, “kitleler üzerindeki olağanüstü cazibesi, takipçilerine aşıladığı fanatizm ve günümüz siyaseti üzerinde de yankılanan muazzam siyasal etkisi”ni göz ardı etmeden...