Tahir ile Zühre, Siyavuş veya Hayalperest, Dibaçe-i Mesnevi
Anadolu Köklerini Arayış başlığı altında ilk defa okuruyla buluşan Tahir ile Zühre, Siyâvuş veya Hayalperest ve Dibâçe-i Mesnevî’yi Hilmi Ziya Ülken’in 1919-1921 yılları arasında Anadolulunun Bugünkü Vazifeleri ve Anadolu’nun Hakiki Merkezi’nde ortaya koyduğu, kariyeri boyunca gelişerek işlevsel kalan Anadolucu kültürel program çerçevesinde edebî arayışları olarak görebiliriz.
1921 tarihli manzum tiyatro Tahir ile Zühre, bu kültürel programla sunulan destan telakkisinin elimize ulaşmış erken örneğidir. Hilmi Ziya, Anadolulunun Bugünkü Vazifeleri’nde “mevzuu Anadolu’da olan lirik destanlar” içinde zikrettiği, Anadolu’nun Hakiki Merkezi’nde Köroğlu, Battal Gazi, Kerem ile Aslı, Âşık Garip ile birlikte “doğrudan doğruya Anadolu örfünün yarattığı eserler” içinde saydığı Tahir ile Zühre anlatısını Wagner’in Niebelungen’in Yüzüğü (Der Ring des Nibelungen) tetralojisini model alarak yeniden kurguluyor.
Hüseyinzâde Ali Turan Bey’in teşvik ve tavsiyesiyle 1921’de yazmaya başlayıp 1931’de tamamladığı mensur tiyatro Siyâvuş veya Hayalperest, konusunu Firdevsî’nin Şahnâme’sindeki Siyâvuş hikâyesinden alıyor. Hüseyinzâde’nin “Şark Hümanizması” tezine yaslanarak planlandığı eserde Hilmi Ziya, Siyâvuş’un hikâyesi üzerinden kendi “İnsani Vatanperverlik” kavrayışını dramatize ediyor.
Vefatından kısa süre önce, 1973’te tamamladığı Dibâçe-i Mesnevî’de ise Anadolu klasik tasavvufunun, yüksek tabakalardaki teşekkülü demek olan Mevlânâ’yı ve kütleye doğru inerek milletin içine sokulması demek olan Yunus’u aynı anda ve birlikte cevaplıyor.