"... Sonra uyandım. Size seslendim, yanıt vermediniz. O zaman kalktım. Kapınıza gittim, bağırdım. Uyuyabileceğiniz hiç aklıma gelmedi. Sonunda : Ne var? dediniz. Ben de : Size şunu anlatmak istiyordum, dedim; iyi ya da kötü yazmak, yazılanın güzel ya da çok güzel olması, bir kitabın ortak değil, kişisel bir doyum getirebilmesine yetmez. Ayrıca, öyle gelişigüzel yazmak, kendini koyuverip hiçbir şey düşünmeden yazdığına kendini inandırmaya kalkışmakla iş bitmeyeceği gibi, çılgınlığın etkinliğini her an denetleyecek güdücü bir düşünceyle yazmak da sizi bir yere götürmez..."