100.Yılda Mübadelenin Türk Edebiyatına Yansımaları
Bazen gidersin. Keyfiyet, arayış ya da mecburiyettir gitmenin nedeni. Ama mecburiyetten gitmektir en zor olan. Çünkü sormazlar sana gider misin, kalır mısın diye. Mübadele’dir adı. Birçok şey bırakırsın arkanda. Topraktır, sevgilidir, yaşanmışlıktır, mezardır, vatandır geride bıraktığın. Sonra özlersin delicesine. Dönmek istersin, dönemezsin. Birkaç fotoğraf ve sayısız anıdır geldiğin yerden kalan. Alışayım dersin, alışamazsın bir türlü. Bedenin gelmiştir ama ruhunu bırakmışsındır çünkü. Ne oraya aitsindir, ne buraya. Araf’tır yerin. Araf’ta Bir Hayat’tır nasibin. Bitmeyen bir hasrettir yaşadığın ölene dek süren. Demir almak günü geldiğinde hayat limanından götüreceğin tek şey yine özlemdir. Gitmişsindir artık. İki farklı mekân iki farklı hayat yaşasan da hiçbirine ait hissedememişsindir kendini. İki kere yabancısındır. Ne geçmişte kalabilmiş, ne geleceğe ait olabilmişsindir. Ve zaman ilerler. Belki de yüzyıl geçer, yaşadığın göçün üzerinden. Gün gelir bazen çocuğun, bazen torunun bazen hatıra defterini tozlu raflarda bulmuş bir yabancı çıkar, senin arafta’ki hayatını yazar. Herhangi bir romanın yahut bir hikâyenin kahramanı olmuşsundur. Hüzünlenir bu eseri okuyan. Bir damla gözyaşı süzülür yanaklarına. Sensindir o. Mübadele’dir yaşadığın. Mübadil’dir adın. Araf’ta Bir Hayat’tır dünyaya bıraktığın.