Yıllarca okudum. İlkokul, ortaokul, lise demedim, hatta üniversite bile demedim okudum. Amacım neydi; elbette adam olmak, daha doğrusu insan olmaktı. Yalnız işkembeden sallıyorum şu an, nereye insan olmak için okuyorsun hayvan? Evet, bir deve bile, bir su aygırı bile insan olmak için 15 sene okumaz, yüzlerce sınava girmez. Ben de her fâni gibi diploma için, iyi bir işe girmek ve dolgun bir maaş almak için okudum, yalan yok.
Okudum da ne oldum; afedersiniz ama bir bok olamadım. Zaten ekonomik krizin tavan yaptığı bir dönemde mezun olmuşum, iş bulmayı geçtim, işi olan dahi kovuluyor. Dedim, “Ailece işlettiğimiz bir tükkan var, bari gideyim oranın başına geçeyim.”
– Baba ben düşündüm, taşındım ve bir karara vardım. Ama sakın kızma bak.
– Hanım gel olay var.
– Ben bir süre dükkânda takılmak istiyorum, yani iş bulana kadar.
– Olur, en güzeli, bana uyar oğlum.
– Baba kızmayacak mısın, madem dükkânda çalışacaktın, ne diye onca sene okul okudun demeyecek misin?
– Demeyecem.
– Sen ne biçim babasın ya??
– Noluyo lan???
Bir Alex Değilim‘le tanıdığımız, Olsa Dükkân Senin‘le artık iyice “aileden biri” olarak gördüğümüz İstiklal Akarsu, hem tanıdığımız, hem de yeni tanışacağımız karakterlerin birbirinden acayip huyları, yer yer komik yer yer hüzünlü maceralarının yer aldığı “Olur Öyle” ile adeta zirve mücadelesinde ben de varım diyor. Şaka lan nereye diyor, kitap işte, ne zirvesi…