Ben Bu Oyunu Bozarım
"Ben Bu Oyunu Bozarım"
Kasımpaşa'da, Fatih'in gemileri indirdiği yamaçta, hayaller kurardık, bakıpta Haliç'in, katran sularına, nefesimizi tutar... pis kokusunda, cenneti arzulardık...
Oyunlar oynardık; sen Fatih olurdun, Akşemsettin, hocamız! Bense Ulubatlı...
Dayanırdık şehrin surlarına, Bizansın İstanbul'una!
Ayasofya'yı açardık önce; ferman buyururdun, kırardık zincirlerini...
Tekbirler getirirdik, sevinçten...
Sense, çaktırmazdın, bakışlarını saklar, gizlice ağlardın!
Bacılarımız derdin, örtünmeli!
Yetimlerse sevinmeli...
Adil düzen, gömleğimizin rengi!
Oysa yamalı giyinen, mahallenin garip, fakir çocuklarıydık!
Başkalarından farkımız, zengin hayallerimizdi.
Sen ki mahallemizin abisi, teşkilatın reisi...
Biz kırk kişi iken, içimizden biri,
Şimdi asrın lideri!
Oysa mahallede, kimse ciddiye almazdı bizi.
Dürüst çocuklardık, o kadar!
Bir sen, içimizdeki büyümüş çocuk, kocaman laflar ederdin.
Belki biz bile oyun derdik, sana gülerdik!
Öyle ya "hak gelecek; batıl zail olacak!
Hayali cihan değer!
Kasımpaşa yamaçlarında, hayatın yamaçlarında, yürütülmesi gereken onca gemi!
Haliç' in sularına döşeli, tarihten ve cehaletten mamul, kocaman bir zincir Kırılması gereken onca da put!
Uzanan eller İbrahim, sabır içimizdeki ateş!
Bizse oyun peşinde, 39 sergüzeşt!
Surda açılan gedik!
Hep peşindeydik!
Zamanla, oyundan dönenler oldu...
Yar göğsüne baş komadan, ölenlerde... Savrulup sönenler de! Derken:
One Minute! One Minute! One Minute!