Başkalarının kurduğu bir hayatın içinde, onlara itiraz edemeden ve sonunda mecburen alışarak yaşamak… Etrafınızda mutlaka vardır böyle bir kadın. Kim bilir belki siz de büyüklerinizin dediğini yapmak zorunda kalarak kedinizin olmayan bir hayatı yaşıyorsunuzdur. Peki daha ne kadar dayanabilirsiniz? Boyun eğilmiş sebeplerle erken yaşta evlendirilerek, kendi hayatını değil, yaşamaya mecbur bırakıldığı hayatı süren Bedriye nasıl dayandı dersiniz? Öyle hemen “Bunlar eskidendi,” demeyin. Etrafımızda hala annesi yaşındaki kumasıyla aynı evde, çocuk gelinler var. Bedriye’nin hikayesini okuyarak, bu iç acısına dur diyenlerden biri olabilirsiniz.
“Gitmek istemiyorum abla! Ben anamın saçımı örmesini, avludaki civcivlerimle oynamayı, gece senin anlattığın masalları dinlemeyi seviyorum.”
“Olmaz Bedriye! Büyükler ne derse doğrusu odur. Zaten bu yıl olmazsa, bilemedin öteki yıl yine bir düğün görünür sana. Komiser çok itibarlı biri. Yakışıklı, varlıklı. Sen annenden ve ağabeylerinden daha iyi bilemezsin...”