Orda bir köy var, uzakta.
O köy, bizim köyümüzdür.
Tarihi dokusuyla, görkemli görüntüsüyle birçok krala ev sahipliği yapan ve masal dünyasında gizemli şatoyu simgeler gibi günümüze kadar izlerini taşıyan Nusaybin / Kalecik Köyümüzü ne kadar anlatsam kifayetsiz kalır. Gören ve yaşayan daha iyi bilir. Kalecik Köyü’ne aşağıdan baktığınızda bir kartal yuvası gibi yüksek kaya zemine oturtulmuş heykeltıraşların şaheseri gibidir. Manzaranın büyüsüne kapılmamak mümkün değildir.
Harikulade görüntüsüyle derin hayallere dalarsınız. Aşıksanız; sevdanıza mısralar mırıldarsınız, dengbej iseniz; yanık bir uzun hava tüttürürsünüz, kuzularını otlatan çoban iseniz; kavalınızla bir ezgi çalarsınız. Çocuk yaşta iseniz; kalenin büyüleyici esrarengiz görüntüsüne kapılırsınız. Ejderhalar, krallar, kraliçeler, cadılar, atlı prensler düş dünyanızı zorlar.
İşte böylesi nadide bir mekanda ve diyarda dünyaya gözlerimi açtım; hem de on çocuklu, yatay ve dikey geniş bir köy ailesinin dokuzuncu evladı olarak. Çevreyi, aileyi, evreni, olanları, sevinçleri, herkesi üzen olayları; dört, beş yaşlarında sorgulamaya maruz kaldım. Maruz kalışıma hem sevinir, hem de çok üzülürsünüz; onun için üzdüysem af ola…