“Frankenstein, günümüz bilimkurgusunun başlangıç noktası.”
- Stephen King
“Frankenstein’ın başarısı, insanlığın sonu gelmeyen korkularından biri olan tehlikeli bilgiye karşı korkuyu yeniden ortaya koymasında saklı.”
- Isaac Asimov
“Sevgi uyandıramıyorsam, korku salacağım, özellikle de sana çünkü söndürülmez bir nefret duyuyorum yaratıcıma.”
Mary Shelley yaşadığı dönem, bulunduğu çevre ve geldiği aile sebebiyle edebiyat tarihinin nevi şahsına münhasır yazarlarından biri olsa da ona ölümsüzlüğü getiren şey “yaratıcılığı”. Shelley’nin iki asır önce kaleme aldığı Frankenstein pek çoklarınca ilk bilimkurgu eseri olmasının yanı sıra gotiğin, korkunun hatta romansın bir araya geldiği gerçek bir edebiyat klasiği. Eserden daha büyük popülariteye ulaşan, kişinin kendi yaratımı tarafından yok edildiği “Frankenstein Teması” ise hem kültürümüzün önemli bir parçası hem de Shelley’nin izlerini takip eden pek çok yazarın çıkış noktası.
Doğanın sınırlarını zorlamaya kararlı olan genç bilim insanı Victor Frankenstein ceset parçalarını birleştirip uzun çalışmaları sonucunda yaratığına can verir. Başlangıçta nezaket ve iyilik dolu olan canavar, toplumun zulmünden dolayı gün geçtikçe acımasızlaşır ve onu terk eden yaratıcısından intikam almaya karar verir.
Yaratıcının, yaratımına karşı bir sorumluluğu var mı? Yoksa canavar dünyada yalnız bırakıldığı için intikam aramakta haklı mı?
Frankenstein, bilimkurgunun Aydınlanması.
Neil Gaiman’ın sunumuyla