Cumhuriyet Dönemi Din Ögretimi ve Egitimi
“Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir.
Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz.” ATATÜRK
ATATÜRK’e göre, insan aklı ve zekâsı da, Allah insanlara verdiği çok önemli bir lütuftur. 17 Şubat 1923’te İzmir İktisat Kongresi’ni açarken yaptığı konuşmada, bu konuda, şunları söylemişti:
“Biliriz ki Allah dünya üzerinde yarattığı bu kadar nimetleri, bu kadar güzellikleri insan istifade etsin, nimet sahibi olsun diye yaratmıştır ve azami derecede yararlanabilmek için de, bütün kainâttan esirgediği zekâyı, aklı insanlara vermiştir.”
7 Şubat 1923’te, Balıkesir Zağnos Paşa Camii’nde, öğlen namazının kılınmasının ardından, Şehitlerin ruhlarına gönderilmek üzere okunan mevlitten sonra ATATÜRK şöyle demiştir:
“Bizim dinimiz, akla en uygun ve en doğal bir dindir.” Ve bu nedenledir ki son din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, tekniğe, bilime ve mantığa uyması gereklidir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. Müslümanların toplumsal yaşamlarında, hiç kimsenin özel bir sınıf halinde varlığını korumaya hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler, dini buyruklara uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin kurallarına eşit olarak öğrenmek zorundayız. Her birey dinini, din duygusunu, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır; orası da okuldur.
Bu kitapta, Gerçek İslam’ı Kur’an’dan en doğru şekilde ATATÜRK’ÜN, Cumhuriyet dönemindeki din öğretimi uygulamaları şu veciz ifadesi çerçevesinde gerçekleştirdiği anlatılmaktadır:
“GERÇEK İSLAMİYET’TEN UZAKLAŞANLAR, KENDİLERİNİ DÜŞMANLARININ AYAKLARI ALTINDA BULURLAR”
Sedat Şenermen