Belki de dünyadaki en büyük acıyla, annesiz kalmanın sızısıyla baş etmeye çalışan küçük bir çocuğun ve ondan kırk yıl boyunca gizlenen sır dolu mektubun hikâyesi…
Dokuz yaşındaki Massimo bir gün kulakları sağır eden çığlıklarla uyanır. Tanımadığı iki kişi babasını ayakta tutmaya, sakinleştirmeye çalışmaktadır. Bu da yetmezmiş gibi annesi ortada yoktur. Ondan geriye kalan tek şey parfümünün belli belirsiz kokusu ve öylece bir kenara bırakılmış sabahlığıdır.
Günler, haftalar geçse de annesi gelmek bilmez. Massimo ise sorularla boğuşmaktadır. Annesi geri dönecek midir? Acaba ortadan kaybolmadan önceki gece annesini üzdüğü için ondan özür dileme fırsatını bulacak mıdır? Cevapsız kalan soruların gölgesiyle yıllar birbirini kovalar ve Massimo yüreğinin ortasında, hiç kapanmayacak koskoca bir boşlukla hayata devam eder. Bu hassas, kederli çocuğun, yetişkinliğe adım attığında yalnızlık, terk edilmişlik, korku ve endişe hisleriyle nasıl baş edeceğini ise kimse bilmemektedir…
“Sevmenin, kaybetmenin ve hayallerden asla vazgeçmemenin öyküsü… Gramellini’nin sayfalarında büyük bir bilgelik yatıyor.”
- A Bibliophile’s Reverie