Eşya ve insan istifinde, kibrit kutusuna hapsolmuş karıncaların sessizliğinde, sinip kalmış ruhumuz bir yaprak hışırtısında, bir kuşun kanat sesinde şahlanır.
Bizden yıllarca önce, yaşanan hayatlara taşır. Bir seramik kırıntısında, bir taşa sinmiş izlerde yaşamın derinliğini ararız. Bizden öncelerde akıp giden zamanları özler bir yanımız.
Durmaksızın kovaladığımız, hayatı yakalamaya uğraşırken, bir de bakarız, hayat arkamızda, uğramadığımız yerlerde filizlenmiş boy vermiş.
Onları saklamışım.
Tıpkı çocukken evimizde keşfettiğim karanlık, gözden uzak köşelere sakladığım, derelerden tepelerden bulup içlerinden ayırdığım beş taşım gibi.
Ruhlarımız bu parıltılı düşsel kırıntılarda belki bir yıldız olup yükselir.