Türkiye'de özel dershaneler epeydir eğitimin en büyük sorunlarından biri. Evet, dershaneler bir neden değil, sonuç. Eğitimde niteliği ve eşitliği gözardı eden politikaların bir sonucu. Daha çok sınav odaklı eğitim sisteminin yarattığı sözde bir çözüm. Piyasadaki aktörlerin, yani kapitalist işverenlerin buldukları bu çözüm, Türkiye eğitim sisteminin hiçbir sorununa çare olamadı, olamıyor. Milyonlarca öğrencinin dershanelere gitmesine, onca para, zaman ve emek harcamasına rağmen eğitimdeki sorunlar giderilemedi. Dershanelerin kazandırdığı test kültürü, soru çözmede pratiklik ve yan/kestirme yollarla çözüme en kısa sürede gitme, öğrencilerin ne fen ve matematik bilgisini artırdı ne anadilini kullanma becerisini geliştirdi ne de sosyal değerler kazanmasını sağladı.
Elbette tek suçlu dershaneler değil. AKP hükümeti ulusal eğitime ayrılan bütçenin her sene artırıldığını iddia etse ve derslikleri son teknoloji ile donatsa da, kamusal eğitim hemen her noktada dökülmeye devam etti. Derslikler hâlâ çok kalabalık, öğretmen maaşları hâlâ çok düşük, birçok okul çeşitli donanımlardan hâlâ yok-sun, okullar arasında kalite farkı hâlâ çok yüksek, yabancı dil öğretimi hâlâ çok yetersiz, bilgi ve değer öğretimi hâlâ çok geride…
Dershaneler konusunda AKP hükümeti ile Cemaat arasında yaşanan kısır tartışma “kapatırım-kapatamazsın” noktasında takılıp kaldı ve dershanelerin neden kapatılması gerektiğine veya gerekmediğine dair kamuoyuna nesnel hiçbir analiz sunulamadı. Arz-talep yasalarından, dershanelerin yarattığı “sözde” fırsat eşitliğinden, bu kuruluşların öğrencilere kazandırdığı güya nice olumlu davranıştan bahseden çevreler, dershanelerin çözümden ziyade sorunun en önemli parçalarından biri olduğunu göremedi. Dershaneler yaygın öğretmen emeği sömürüsü, güvencesiz istihdam, zorlu çalışma koşulları, velilerin cebinde yarattığı delik, kamusal eğitim üzerinde oluşturduğu baskı gibi birçok sorunun yaratıcısı.
Elinizdeki kitap, hem dershanelere ilişkin siyasal tartışmanın derinliklerine inip oluşan tutarsızlık ve çelişkileri ele alıyor hem de dershanelerdeki çok önemli bir soruna, yani öğretmen emeği sömürüsüne dikkat çekiyor. Haliyle çalışmanın derdi, pedagojik bir konunun kısır ve tutarsız siyasal tartışmalar içinde kaybolma-sının önüne geçip, meseleyi alabildiğine nesnel bir zeminde, akademik boyutta tartışabilmek. Milyonlarca öğrencinin gittiği bu kuruluşların devasa bir sektöre dönüşüp cemaatlerin değirmenine su taşıdığı, halkın bu konuda müthiş çaresiz bırakıldığı, sınav odaklı eğitim sisteminin hiçbir yerde işlemediği açık. Bu kitap, konuya dair yaşanan sessizliği, dönen dolapları ve çaresizliği bozmaya yöneliktir.