"Sen bana ilk defa 'Bulut' dediğin günden beri senin adın 'Aşk' oldu."
Merhaba. Yine ben. Sana bu yazacaklarımı hiçbir zaman söyleyemeyeceğim, ne yüzüne ne de mesajla. Sadece bir köşede ve kalbimde kalacak. Sessiz kalacağım, seninle konuştuğum o kısa zaman dilimini düşünüp mutlu olacağım. İçimdeki sorular hiç cevap bulamayacak. Hep ucu açık kalacak. Çünkü cevapları sadece sende ve benim cesaretim yok sana sormaya.
Aylar sonra bir daha seni görmeyeceğim belki. Belki yine sessiz sedasız izleyeceğim seni, ama yine konuşmaya cesaretim olmayacak. Sessizce yanından geçeceğim. Bizim bir hikâyemiz olmayacak, yıllar sonra yollarımız kesişmeyecek ve ben kalbini hızlandıran kişi olmayacağım. Sıradan bir insanım işte, herkes gibiyim senin için. Serhat gibi, Kayra gibi, Murat gibi. Olsun o da yeter bana zaten. Bana baksan konuşsan, gülsen…
O yüzden söylemeyeceğim sana bunları. Hep burada duracak bu yazı. Belki sen görmeyeceksin, belki de daha güzelleri yazılacak sana. Önemsiz zaten, senin bendeki aşkının aksine.
Gerçi senin aşkının yanında her şey önemsiz ya, neyse…
Bu hikâye, gece olup da kaybolduğu için ulaşamadığı aya aşık olan bir Bulut’un hikâyesi. Hadi bu kez de “Umut Işığı’nı Bulut’un Aşkı için yakıp, ayın onu fark etmesini sağlayalım”