Tülin Tankut, otuz yıl önce yazdığı romanı için “Toplumumuzda geçmişte yaşananların bugüne hiç de yabancı olmadığını gördüğüm için yayınlatmaya karar verdim” diyor.
1983- 84 yılları arasında İstanbul’da geçen roman, bireysel ve toplumsal sorunlarla bozulan dengesini yeniden kurmaya çabalayan 12 Eylül mağduru Zeynep öğretmenin bakış açısını yansıtıyor. Genç kadının yalnızlığı, içinde yaşadığı toplumla birlikte ele alındığında anlaşılabiliyor.
Romanda Zeynep’in çağrışımlarla anımsadığı anıları ağırlıklı bir yer tutuyor. Ne ki genç kadının belleği üst üste yığılmış anılar deposu değil; geçmişi sorgulayıp yaşamı dönüştürecek sonuçlar çıkarılabilen dinamik bir yapıya sahip.
Akıcı bir dille yazılan roman, bir kadının tek başına verdiği yaşam mücadelesini, kadının özgürleşme süreçleri bağlamında ele alıyor. İstanbul’un farklı semtlerinde, eski ahşap evlerindeki hayat, ilginç insan manzaraları ve ayrıntı zenginliği de romanın kendine özgü dünyasını oluşturuyor.
Kadını toplumun dayattığı cinsel rol dışında tanıma olanağı veren bir kitap var karşımızda. Bu yaklaşımıyla okuru yadırgatacağa, tartışmaya davet edeceğe benziyor.
Hülya Soyşekerci