Tefsiri’nin Tefsir Usulü Açısından İncelenmesi
Ebussuud Efendi, Osmanlı Devleti’nin en haşmetli döneminde yetişmiş, takriben otuz sene o muazzam devletin şeyhulislamlık makamında bulunmuş, fıkıh ve tefsir sahasında otorite bir şahsiyet olarak kendisini kabul ettirmiş, yaşadığı dönemde padişahların itibar ve hürmetini kazanmış, namına kasideler yazılmış ve ikinci Ebu Hanife olarak tavsif edilmiş nadide bir şahsiyettir.
Arapça olarak telif etmiş olduğu İrşadü’l-Akli’s-Selim ila Mezaya’l-Kitabi’l-Kerim adlı tefsiri, devrinden günümüze kadar bu ilimlerle meşgul olanların elinde vazgeçilmez bir müracaat kaynağı olmuş ve başta Mısır ve Libya olmak üzere diğer İslam memleketlerinde takdirle yad edilmiştir. Yazmış olduğu Türkçe, Arapça ve Farsça şiirleriyle güçlü bir belağat ve edebiyat bilgisine sahip olduğunu gösteren Ebussuud Efendi, tefsirinde Kur’an’ın fesahat ve belağatına geniş ölçüde yer vermiştir. Başta meani olmak üzere beyan ve bedi ilimlerini göz önünde bulundurarak Kur’an ayetlerini tefsir eden müfessir, belağatla ilgili sanatları işlemiş ve ayetin dakik ve örtülü manalarının ortaya çıkarılmasına özen göstermiştir. Ebussuud Efendi Tefsiri, kendisine kaynaklık eden Zemahşeri ve Beydavi Tefsirlerini; “belağat ve i’caz” konuları başta olmak üzere gramer tahlilleri ve rivayet malzemelerini belli bir kritiğe tabi tutup eleştirme hususlarında geride bırakmış, bu yönlerinden dolayı onlardan daha zengin olduğunu göstermiş ve “İrşadü’l-Akli’s-Selim ila Mezaya’l-Kitabi’l-Kerim” adlı tefsirinin özgün bir dirayet tefsiri olduğunu göstermiştir.