Kur’an’ı anlama yöntemleri üzerine yapılan çalışmalarda, Kur’an metninin oluşmasında dönemin tarihsel ve toplumsal şartlarının önemine vurgu yaparak, âyetlerin dönemin tarihsel şartlarıyla bağlantılı bir biçimde anlaşılması gerektiğine işaret eden bir kavram olan “metin-olgu ilişkisi” sık sık gündeme gelmektedir. Söz konusu çalışmalarda metin; tarihe, topluma ve muhatabın özel şartlarına bağımlı kılınmakta, bunun sonucunda da psikolojizme kapı aralanmaktadır. Oysa Kur’an araştırmacısının görevi yorum üretmek değil metni objektif şartlar dairesinde çözümlemektir. Buna bağlı olarak Kur’an’ın doğru anlamına ulaşmak için başvurulması gereken öncelikli kaynak tarih ve toplum olmamalıdır. Tarihsel ve toplumsal şartlar belli bir noktaya kadar metnin anlaşılmasına katkı sağlamaktadır; ancak tek başına metnin objektif anlamını bügüne taşıma kudretine sahip değildir. Çünkü metnin anlamı tarihte ve toplumda değil, tarih ve toplum tarafından üretilen gündelik dildedir. Bu sebeple âyetlerin anlamı üzerine yapılan araştırma sürecinde öncelikli olarak, objektif anlamı içinde barındıran gündelik dile başvurulmalıdır. Ayetleri, onlara öznel tarihselliğimizden bir şey katmadan, kendi haline bırakarak otantik bağlamında anlamanın tek yolu budur.