İkinci binyılın sonuna gelinirken Türkiye'nin herhalde en 'ağır' meselesi olan Kürt meselesinin boyutlanmasında, çözümsüzleşmesinde, giderek 'sözü tüketmesinde', devletin bu konuya bakışı kuşkusuz kilit önemdedir. Bu bakışın dillere yerleşmiş en kısa özeti, "red..." ve/veya "inkar politikası"dır. Mesut Yeğen, kitabında, bu politikanın dümdüz bir 'kandırmaca' olmadığına dikkatimizi çekiyor: "Devlet Kürt sorununu 'irtica', 'aşiret direnci', 'eşkıyalık', ecnebi kışkırtması' ya da 'bölgesel geri kalmışlık' meselesi olarak algılıyordu."
Sorunu karmaşıklaştıran, biraz da budur: Devlet, Kürt meselesini gerçekten de böyle algılaya gelmiştir. Yeğen, bu algılamanın kodlarının Türkiye'nin modernleşme süreci bağlamında nasıl oluştuğunu gösteriyor. Kitabın önemli bir katkısı, Kürt direncinin de, yine aynı modernleşme hikayesi bağlamında yerli yerine oturtulabileceğini vurgulamasıdır. Yeğen, bu direnci tarihten bağışık bir milli kimlik çerçevesine oturtarak mitleştiren yerleşik muhalif söyleme karşı da uyarıyor.