Kitabın ilk bölümünü oluşturan “Kelebek Vadisi” bir yüzleşmenin anlatısı. Öyküde bir ressam kendi yaptığı tablonun içinde kaybolurken, onunla birlikte siz de kayboluyorsunuz. Gençlik yıllarının “devrim” coşkusu, doğayı hayranlıkla hissetme ve kendini keşfetme coşkusuna dönüşmüş. Yazar, hayatı oluşturan her renk, her çiçek, her börtü böcek üzerinde, taşlar, kumlar, çakıllar, dalgalar, rüzgarlar üzerinde sabırla çalışmış. Yalın, akıcı, şiirsel bir anlatımla sizi gizemli bir vadiye götürüyor. O vadinin içine, hiçbir ayrıntıyı atlamadan, adım adım, hayranlıkla girerken, aynı zamanda kendinizi bir hesaplaşmanın içinde buluyorsunuz.
“Özgürlük” adını taşıyan ikinci öyküde de, madde bağımlısı Avrupalı gençlerin bir haftalık Kapadokya tatilleri anlatılmış. Yörenin ilginç doğası ve tarihiyle desteklenen olaylar örgüsü, okuru bir masal dünyasının içine çekiyor.
“Dünyanın En Güzel Kitabı” adlı üçüncü öyküde ise, kitap için ağlayan küçük bir kız çocuğuyla bir yazarın inanılmaz dostluğu işlenmiş. Öyküyü okurken, hayatınızı örgüleyen anlık ilişkilerin önemsiz olmadığını düşünüyor ve ıskaladığınız güzelliklerin ayırdına varıyorsunuz. Daha önce ayrı ayrı yayınlanan bu üç kitabı tek ciltte topladık. “Hasretim Derin Uykularda, Ağlasın Gökyüzü, Kırmızı Bahar, Kerbela, Şeyh Bedreddin Destanı, Demirin Üstünde Karınca İzi” ve “Devrimin Ayak Sesleri” gibi büyük romanlarıyla tanınan Vehbi Bardakçı’nın anlatım ustalığını bu öykülerde de görecek ve romanları gibi öykülerini de severek okuyacaksınız.