“Siz kimsiniz?” sorusuna, bugünün kadınları sırasıyla “ben bir kadınım,” “ben kendimi kadın olarak inşa ederim” ve bunu öncelikle cinsellik yoluyla yaparım” yanıtlarını veriyor. Zaten en güncel tartışmalarla da beslenen kadınlar, bu çözümlemeye dayanak olan saha araştırmasının da ortaya çıkarttığı gibi, tutarlı bir betimlemeler ve uygulamalar evreninde yaşarlar; içinde yaşadıkları bu evren, erkeklerinkinden çok farklı gözükür, çünkü erkekler kaynakları aralarından bazılarının elinde yoğunlaştırıp emekçileri, sömürge halklarını kadınları ve çocukları aşağı düzeylere indirgeyerek dünyayı fethetmişken, kadınların evreni benliğin yaratılması ve toplumun yeniden yapılandırılmasına yöneliktir. Simon de Beauvoir’ın sözleriyle, “yalnızca erkeklerin öteki’si” gibi tanımladıkları içindir ki, şimdi hem kendileri hem de erkekler için, kadınlar bedenle ruhun, özel yaşamla kamusal yaşamın, erkeklerle kadınların karşıtlığını aşmaya çalışıyorlar. Dünyanın fethi, kadınların yardımıyla, benliğin inşasının karşısında siliniyor. Bu koşullarda, onların gözlerimizin önündeki kültür ağırlıklı bu evrenin gelişine o kadar açıklık ve kararlıkla girişmiş olmaları şaşırtıcı olur mu?