Selim korkudan gözleri dönmüş bir halde Reha’ya, sürücüye ardından da yolunun üstündeki diğer insanlara baktı. O anda da hayrete düştü, hiçbirinin yüzünde korkunun eseri yoktu, önceki hâlleri neyse simdi de o hâldeydiler. Zaten duymuş olsalardı korkudan yere düşüp bayılırlardı. Sesler hiç kesileceğe benzemiyordu. Korkudan tir tir titredi, ruhu büzüşüp kaldı, bedeninin içine girip saklanmak istedi. Düştüğü dehşetten çıldıracak gibiydi. O anda nasıl olduysa çığlıklar bitkin bir sese dönüştü ve sonunda da yok olup gitti. Selim’in yüreğini ağzına getiren bu acı dolu haykırışlar, toprak altında azap çeken insanların mezarlıktaki sessiz çığlıklarından başka bir şey değildi. Bundan sonra ne zaman kabir azabı başlasa, hep duyacaktı bu korkunç çığlıkları. Kim bilir, belki de çığlık atanlardan biri de o olacaktı. Çığlıkların kesilmesiyle biraz olsun rahatlamış, tam gözlerini açmıştı ki boş bir çukurun etrafında beklesen tanıdığı tanımadığı yüzlerce kişinin tabutuna doğru koşuşturduğunu gördü.